AVRUPA YAVRU ÇÜRÜKLÜĞÜ

 Avrupa Yavru Çürüklüğü, dünyanın birçok bölgesinde yaygın olan bir yavru hastalığıdır. Schirach 1771 yılında ilk defa kolonide bu hastalığa rastladığı zaman yavruların uygun olmayan besinlerle beslenmeleri sonunda meydana geldiğine inanmıştır. 1985 Yılında Cheshine ve Cheyne, hasta larvalarda Bacillus alvei türünü izole ederek bu bakterinin hastalık yaptığını ortaya çıkarmışlardır. 1920 Yılında ise White hastalığa Bacillus pluton’un neden olduğunu ispatlamıştır. Daha sonra, alvei ile B. Pluton’un sinonim olduğu (benzediği) iddia edilmiştir ve tartışmalar 1950’li yıllara kadar sürmüştür. 

Etmeni (Streptococcus pluton white)

Avrupa Yavru Çürüklüğüne sebep olan bakteridir. Sporları kısa elips veya yuvarlak şekilde, çift çift veya kısa zincir halinde bulunur. Büyüklüğü 0.5-0.7 m mikrondur. Çevre şartları ve dezenfektan maddelere karşı çok dayanıklıdır. Balda 1 yıl, arı barsağında 3 yıl, 116 oC’de 2 dakika yaşar. 

Bacillus alvei White

Bu bakteri arılarda herhangi bir yavru hastalığına sebep olmasa bile Avrupa yavru çürüklüğünün laboratuvar tedkiki esnasında kültürde bulunabilir. 

Hastalığın Bulaşma Şekli

Avrupa Yavru Çürüklüğü etmeni gelişmekte olan arı larvasına genç işçi arılar tarafından bulaşık besinlerle ağız yoluyla bulaştırılmaktadır. Hastalığı taşıyıcı (portör) durumunda olan işçi arılar bu hastalığa dirençlidir. Hastalığın kovandan kovana, arılıktan arılığa bulaşması ise şu şekilde olmaktadır. 

- İşçi arıların kovanı şaşırmasıyla,

-Yağmacılık ve oğul vermeyle,

- Koloniler arasında yavrulu çerçeve değişimiyle,

- Kovan nakilleriyle

- Zayıf kolonilerin birleştirilmesi ile,

- Kaynağı belli olmayan ballarla arıların beslenmesi ile,

Kolonide Görülen Belirtiler

İlkbahar ve sonbahar aylarının başında nektar kıtlığı, soğuk hava ve yetersiz beslenme sonunda hastalığın arttığı görülmektedir. Kuvvetli kolonilerde yeni başlayan bir bulaşma ölen larvaların kovan dışına atılmasıyla ortadan kaldırılabilir. Bu durumda hastalık dışarıdan farkedilemez. Diğer sağlıklı larvalarda az sayıda olduklarından ve iyi beslendiklerinden dolayı hastalığın şiddeti azalır.

Ancak hasta larvalar pupa dönemine geçerken dışkılarıyla petek gözlerinin içine bakteriyi bulaştırırlar. Bu şartlar altında hastalık tekrar kısa sürede yayılma eğilimi gösterir. Bu demek oluyorki önleyici tedbir dışındaki tedavi edici maksatla yapılan ilaçlamaların dönüşümlü olarak zaman geçirmeden uygulamasının ehemmiyeti anlatılmaya çalışılmaktadır. 

Hastalığa yakalanmış kovanlarda canlı, istekli çalışkan arılarda aşırı bir hassasiyet, tedirginlik, isteksizlik ve tembellik göze çarpar. Hastalığın her döneminde kovan önüne atılmış ölü larva kalıntılarına rastlanır.

Yavrulu Peteklerde Görülen Belirtiler

1- Larvalar 3-4 günlük olduklarında hastalığa yakalanırlar.

2- Ölümler % 90 oranında sırlanmamış gözlerde meydana gelir. Eğer larva gözleri sırlandıktan sonra ölürse, bir süre sonra sır tabakası çöker, delinir ve rengi açılır. 

3- Ölü larvaların rengi donuk beyazdan kirli koyu sarıya, kahverengini alır ve sonra da siyaha dönüşür. 

4- Ölen larvalar sulu, yumuşak bir görünüştedir. Sonraları hamur kıvamını alr ve bazan sertleşir. 

5- Çürüyen larvalarda pek az yapışma ve uzama görülür. İşçi arılar kurumuş gözleri kolayca temizleyebilirler. 

6- Çürüyen larvalardan kokuşmuş bir et kokusu etrafa yayılmaktadır. Hastalığın yoğun olduğu kolonilerde bu koku, kovan kapağının ilk açıldığı anda bile hissedilir. 

7- Larvalar genellikle göz içinde C harfi (kangal) durumunda kıvrılmış bir haldeyken ölürler. Daha sonra petek gözünün alt yüzeylerine yığılırlar. 

8- Petekteki yavrulu alanlar düzgün değildir.

Hastalığın Ülkemizde Bulunuşu

Hastalıkla ilgili ilk şüpheli örnekler Bodenheimer (1942) tarafından kaydedilmiş olsada  bu tarihlerde laboratuvar tetkikinden çok mikroskobik teşhis metodları kullanılmıştır. 

Bu yüzden sonuçlar kesin bulgu yerine gözlem veya şüpheden ileri gidememiştir. Ancak 1952 yılında Pendik Bakteriyoloji Enstitüsü Müdürü Veteriner Hekim Muzaffer BEKMAN Türkiye’de birçok kolonide Avrupa Yavru Çürüklüğüne rastlandığını Tarım Bakanlığına rapor etmiştir. 

Avrupa Yavru Çürüklüğünün laboratuvar teşhisi, TKV. Entegre Arıcılık Projesi Müdürlüğünün bünyesinde 1985 yılında kurulan Arı Hastalıkları Teşhis Laboratuvarında ücretsiz olarak yapılmaktadır. 

Hastalıktan Korunma

Hastalığın çevreye ve diğer arılı kovanlara bulaşmaması için öncelikle bulaşma yolları en aza idirilmelidir. Bunun için : 

1- Hastalık görülen koloniler tedavi edilmeden nakledilmemelidir. 

2- Zayıf kovanların birleştirilmesi ve yavrulu çerçeve takviyesi gibi yöntemler hastalıklar yönünden incelendikten sonra yapılmalıdır.

3- Arılık, kovanlar ve tüm kullanılan arıcılık malzemeleri dezenfekte edilmeli, etrafa süzülmüş petek, balmumu vb. gibi artıklar atılamamalıdır. 

4- Kovanlar kuvvetlendirilmeli, gerektiği zaman besleme yapılmalıdır.

5- Kullanılan temel petekler steril olmalı, hastalık etmeni taşımamalıdır. 

6- Kovanda yaşayan mum güvesi, kulağa kaçan ( Çatalkız) vb. gibi zararlılar ile mücadele edilmelidir. 

Hastalıkla Mücadele 

Hastalığın bulaşması ve yayılma şekli, Amerikan Yavru Çürüklüğü etmenine büyük benzerlik gösterdiği için koruma ve kontrol yöntemleri de bundan pek farklı değildir. 

1- Hastalık, ilaçlama yapılamayacak kadar yoğun ise koloniler arıları ile birlikte yakılır. Bunun için tarlacı arıların kovana dönmeleri beklenir ve akşam saatlerinde 0.2 litre benzin emdirilmiş bez şeritler kovan içinde yakılarak arılar öldürülür. 

2- Elde kalan boş kovan gövdeleri, prümüz ile hafif esmerleşinceye kadar aleve tutulur. 

3- Kullanılan tüm arcılık malzemeleri, Amerikan Yavru Çürüklüğü hastalığında olduğu gibi dezenfekte edilmelidir.